Bir toplumun rahat, huzurlu ve mutlu bir hayat
sürebilmesinin tek yolu, Kuran’da tarif edilen gerçek merhamet
anlayışının o toplumun insanları tarafından yaşanmasıdır. Kuran’da
belirtilen bu model yaşanmadığı sürece insanlar hangi yolu denerlerse
denesinler kargaşadan, huzursuzluktan ve adaletsizlikten kesinlikle
kurtulamazlar. Çünkü merhametin olmadığı yerde zulüm vardır. Zulmün
hüküm sürdüğü bir toplumda ortaya çıkan model ise insanların hem maddi
hem de manevi yönden ciddi zararlara uğramasına neden olur. Nitekim
bugün dünyanın dört bir yanında yayınlanan haber bültenlerinin ana
konusu, insanların maruz kaldığı zulüm çeşitleridir.
Açlıktan ölen, çocuklarını yaşatmak için yardım dilenen,
haksızlığa uğrayan, ezilen, oturacak ev bulamadığı için çadırlarda
yaşayan, intihar eden, saldırıya uğrayan, birbirlerini öldüren,
sakatlayan, döven, kavga eden insanların sayısı her geçen gün
artmaktadır. Bu kargaşa ortamının ana sebebi inançsızlığın getirdiği
zalimlik ve merhametsizliktir.
Allah korkusuna ve Allah sevgisine dayanan, Kuran ahlakına uygun bir
merhamet olmadığında, geriye insanları kötülük yapmaktan alıkoyacak
hiçbir sebep kalmaz. Merhamet duygusunun tam anlamıyla yaşanmadığı bir
toplumda kadının dayak yemesinin, çocukların ezilmesinin, fakirlik
korkusuyla öldürülmelerinin, sokağa terk edilmelerinin, hırsızlık için
yol kesen, evlere girerek ev sahiplerini öldüren insanların çoğalmasının
ve daha bunun gibi birçok olayın önünde hiçbir engel kalmamışolur.Kurani merhametin yaşanmadığı bir toplumda zengin olan fakiri kollamaz, haksızlığa uğrayanın hakkı savunulmaz, açıkta kalan insan barındırılmaz. Bir çıkar söz konusu olmadığı sürece kimse kimse için kendisini sıkıntıya sokmaz. Biri sokakta aç yaşarken, onun hemen yanıbaşındaki insanlar yüzlerce kişinin doyabileceği yemekleri çöpe atmakta bir sakınca görmezler. İnsanlar birbirlerinin malını haksız yere yemekten, sahtekarca yöntemlere başvurmaktan, başkalarının haklarını istismar ederek para kazanmaktan çekinmezler.
Yine böyle bir toplumun insanları şahit oldukları sahtekarlıklara, adaletsizliklere ve haksızlıklara karşı mücadele etmez ve seslerini çıkarmazlar. Başkaları için kendilerini yormaya gerek duymaz, hatta bu şekilde durup dururken başkalarının sorunlarını üstlenmenin büyük bir akılsızlık olduğuna inanırlar. Ortaya kimsenin kimseye karşı kendisini sorumlu hissetmediği, kimsenin kimseyi korumak için kendisini risk altına sokmadığı ve kimsenin yanlışlara, haksızlıklara karşı sesini çıkarmadığı bir ortam çıkar.
Zalim ve merhametsiz olanlar, zayıf ve güçsüz olanları istedikleri gibi ezerler. Kuran’a uygun merhametin ve din ahlakının yaşanmadığı bir ortamda her zaman huzursuzluk, sıkıntı ve zulüm hakimdir.
İnsanlar merhametsizliklerini her ne kadar akıllarına getirmemeye çalışsalar, adaletsizlikleri, haksızlıkları her ne kadar görmek istemeseler de vicdanları bu zalimce tutumlarını onlara hiçbir şekilde unutturmaz.
İslam ahlakının benimsendiği bir toplumda ise hem maddi hem de manevi açıdan büyük bir rahatlık ortaya çıkar. İnsanlar yardım gerektiğinde çevrelerindeki insanlardan kesin olarak yardım geleceğini bilirler. Fakirlere, evleri olmayan yoksullara, imkanları olanlar sahip çıkarlar. Küçük çocuklar sevgi ve itina gördükleri sağlıklı ortamlarda yetiştirilirler. Kuvvetli olanlar zayıf gördükleri insanları ezmezler. Kimse birbirinin hakkına tecavüz etmez. Maddi adaletsizlik ve bundan kaynaklanan haksızlıkların tümü ortadan kalkar. Zalimler azalmaya ve zulüm ortadan kalkmaya başlar. Kimse maddi imkanları yeterli olmadığı için sağlıklı, temiz, rahat bir ortamdan mahrum kalmaz.
Görüldüğü gibi dinsizliğin getirdiği kargaşa ve zulüm ortamından kurtulmanın tek yolu, Allah’ın Kuran’da öğrettiği ve Peygamber Efendimiz (sav)’in tavsiye ettiği merhamet anlayışını tam anlamıyla yaşamaktır.
Zulümden merhamete dönmek ise insanın kendi içinde alacağı tek bir karar
ve tek bir niyet değişikliğine bağlıdır. Bu niyet değişikliğinin
ardından hem dünyada hem de ahirette güzel bir hayat yaşayacak ve Kuran
ahlakını yaşamanın mükemmelliğini görecektir. Ayrıca Allah, Kuran
ahlakını yaşamaya karar verip zulmü terk eden kimsenin günahlarını da
bağışlayacağını vaat etmiştir:
Ancak kim işlediği zulümden sonra tevbe eder ve (davranışlarını)
düzeltirse, şüphesiz Allah onun tevbesini kabul eder. Muhakkak Allah,
bağışlayandır, esirgeyendir. (Maide Suresi, 39)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder